HORLAMA VE UYKU APNE SENDROMU KARışTıRıLMAMALı

Op. Dr. Cem Karas, horlama ve uyku apnesi tedavisi hakkında bilgiler verdi.

     

Uykuda görülen solunum bozukluklarının en hafifinin horlama hastalığı, en ağır şeklinin de tıkayıcı uyku apnesi olduğunu belirten KBB Uzmanı Op. Dr. Cem Karas, normal erişkin insanların en az yüzde 10’unda ve çocukların yüzde 12’sinde, 60 yaş üzerinde ise yüzde 40-50 civarında horlama görüldüğünü söyledi.

Horlama probleminin erişkinlerde sıklıkla orta yaşlı ve şişman erkeklerde görüldüğünü ve yaş ilerledikçe görülme sıklığının arttığını belirten Op. Dr. Karas, “Charles Dickens, 1830’lu yılların başında yazdığı roman ve yazılarında şişman, kırmızı yüzlü, oturduğu yerde uyuklayan erkeklerden oluşan Pickwick Kulübü üyelerinden bahsederken, aslında horlama ve uyku apneli hastaları tarif ediyordu” dedi.

 

HORLAMA NEDİR?

 

Uyku sırasında burun ve dilin arkasındaki hava yolunun daralmasıyla ve buradaki küçük dilin veya yutak seviyesindeki yapıların titreşimleriyle ortaya çıkan sese horlama adı verildiğini belirten Karas, “Bademcikler, dilin arkası, yumuşak damak, küçük dil ve boğazı oluşturan kaslardan meydana gelen geniz ve yutak bölgelerindeki hava yolunun herhangi bir patoloji ile daralması çok ender olmayan bir durumdur. Bu bölgede daralma olduğunda özellikle küçük dil ve yumuşak damak uyku esnasında solunum çabasının artmasıyla birlikte titreşmekte ve horlama ortaya çıkmaktadır” diye konuştu.

 

UYKU APNESİ NEDİR?

 

Uyku apne sendromunu da tanımlayan Karas, şunları söyledi: “Obstrüktif uyku apne sendromu ya da halk arasında bilinen adıyla uyku apne sendromu, uyku sırasında yineleyen üst solunum yolu tıkanmaları ve buna eşlik eden kan oksijen değerinde azalma ile karakterize bir sendromdur. Genellikle orta yaşlı ve kilolu erkeklerin hastalığıdır. Her yaşta görülebilirse de, en sık 40-65 yaşları arasında karşımıza çıkar ve 65 yaşından sonra görülme oranı aynı kalır. Erkeklerde 2-3 kat fazla görülür, kadınlarda ise menopozdan sonra artar. Uyku apne sendromu görülme sıklığının erkeklerde yüzde 4, kadınlarda yüzde 2 olduğu bildirilmiştir. Hem halk tarafından, hem de hekimler arasında çok iyi tanınmayan bir sendrom olduğundan tanıda gecikmelere sık rastlanır.”

 

RİSK FAKTÖRLERİ NELER?

 

Aile bireylerinden birinde uyku apne sendromu varsa diğerlerinde görülme riskinin arttığını belirten Karas, “Obezite en önemli risk faktörüdür. Kilo arttıkça görülme sıklığının ve ciddiyetinin arttığı ve kilo verilmesi ile azaldığı bilinmektedir. Özellikle santral obezitesi olanlarda, yani bel çevresi artmış, elma tipi şişmanlayan kişilerde sıktır. Yine de, uyku apne hastalarının yalnızca yüzde 40-60 kadarında obezite olduğu ve obez olmayanlarda da görülebileceği unutulmamalıdır. Yüz ve çeneye ait yapısal bozukluklar ve üst solunum yollarındaki darlıklar, obez olmayan kişilerde uyku apne sendromuna neden olabilir. Bunların başında çenenin küçük ve geride yer alması gelir” şeklinde konuştu.

 

HANGİ YAKINMALAR GÖRÜLÜR?

 

Hastanın başlangıçta zaman zaman horlarken, giderek daha şiddetli ve sürekli horlamaya başladığını dile getiren Karas, şu bilgileri verdi: “Horlama, üst solunum yollarında daralmanın bir göstergesidir. Uyku apne sendromu olan hastaların hemen tümünde horlama yakınması vardır. Şiddetli ve sürekli horlama, uyku apne sendromunun öncü belirtisi olabilirse de horlamayla birlikte diğer yakınmaların bulunması gereklidir. En önemli bulgu, eşinin veya yakınlarının tarif ettiği ve tanıklı apne dediğimiz uykuda nefes durmasıdır. Gece boyunca bazen 300-400 kez tekrarlayan apneler nedeniyle uyku bölündüğü için hasta kalitesiz bir uyku uyur. Çoğu kez apnelerden sonra uyandığının farkında değildir, bazen de uykudan boğularak uyanma tanımlar. Apneler nedeniyle dokulara yeterli oksijen gidemez. Bunların sonucunda, yorgun uyanma ve gündüz aşırı uykululuk gözlenir. Ayrıca uyku apne sendromu olan hastalarda gece göğüs ağrısı ve çarpıntı, sık idrar yapma, idrar kaçırma, sabah baş ağrısı, yaptığı işe kendini verememe, unutkanlık, sinirlilik, gece terlemesi (özellikle baş ve boyun bölgesinde), gece öksürme, reflü, ağız kuruluğu, işitme kaybı, cinsel isteksizlik ve iktidarsızlık gibi birçok başka yakınma da görülebilir. Sonuç olarak, hastanın yaşam kalitesi çok bozulmuştur.”

2024-04-21T23:51:19Z dg43tfdfdgfd