‘BIZ AYNADA VüCUDUNA BAKMAYA UTANAN, çEKINEN KADıNLARıZ’

Kanserle mücadele kapsamında farkındalığı arttırmak amacıyla Muş’ta 11. Uluslararası Onkoloji Günleri düzenlendi. Dünyanın birçok yerinden hastaların, iyileşen kişilerin, gönüllülerin ve sağlık profesyonellerinin katıldığı konferansı izledik. Meme kanserine yakalanan hastalarla hikâyelerini konuştuk.

Yaklaşık 25 yıl önce yumuşak doku kanserine yakalanıp tedavi olan, genç kanser hastalarının kurduğu Genç Birikim Derneği Başkanı Salih Yüce yaşadığı Muş’ta düzenlediği 11’inci Uluslararası Onkoloji Günleri’nde 10 ülkeden toplam 350 kanser gönüllüsünü, hastasını, hastalığı geride bırakanları hem birbiriyle hem sağlık profesyonelleriyle buluşturdu.

Bu konferansın Muş’ta yapılmasının bir sebebi de Doğu’da yaşayan kadınları kanser konusunda bilinçlendirmek. Çünkü bölgede yaşayan kadınların bu konudaki farkındalıkları düşük. Kendi söylemleriyle ‘muhafazakâr’ yetiştirilme tarzı ve tabuları bunun önüne geçiyor. Kadınlar vücutlarını tanımıyor, çıplakken aynaya dahi bakamıyor. Dolayısıyla vücudunda meydana gelen değişiklikleri erken fark edemiyor. Son gelişmeleri dinlemek için katıldığımız kongrede kendilerini ‘survivor’ olarak adlandıran üçü kadın, biri erkek dört meme kanseri hastasıyla konuştuk. Kimi hastalığı geride bırakmış, kimi yıllardır mücadeleye devam ediyor. Deneyimlerini başkalarıyla paylaşanlar da var, nükseden kanserini tedavi ettirmek için ekonomik güçlük çekenler de...

 

‘BENİM HAYATIM KANSERDEN İBARET DEĞİL DEDİM KENDİME’

Esin Gül (36), moda tasarımcısı

- 26 yaşındayken ilk önce tiroit kanseri tanısı aldım. Kolay bir tedavisi olduğu için aktif olarak çalışmaya devam ettim. Tedavim bittikten sonra bedenime karşı birazcık daha hassas oldum. Devamlı vücudumu kontrol ediyordum. 2 yıl sonra da mememde bir kitle fark ettim. Fatih Aydan Hocamla görüştüm. Meme kanseri tanım kondu ve ameliyat olmaya karar verdim. Üçlü negatif çıkacağından şüphelendik, o en riskli türü ama çok şükür ameliyat sonrası hormon pozitif çıktı.

- Kısacası kanseri tetikleyen benim östrojen hormonumdu. Onu kesmemiz gerekiyordu. Östrojen tedavisi ve kemoterapi aldım. Ve 28 yaşımda menopoza girmem sağlandı. Menopoza girince cinsel anlamda da kendimi etkilenmiş hissedeceğimi düşünüyordum. Büyük bir baskı hissetmiştim. Ama öyle olmadığını fark ettim. Menopozu tanımaya başladıkça aslında o kadar büyütülecek bir şey olmadığını anladım.

- Ameliyat sonrası kemoterapi, sonra radyoterapi gördüm 25 seans. Sonra hormon tedavisi de devam etti 5 yıl kadar. Ta ki 3 yıl önce kemikte metastaz ortaya çıkana kadar. Ağrı eşiğim yüksek olduğundan ağrıları da fark edemedim.

- Tekrar bir tedavi sürecine başlamak ve bu sefer kemikte olduğu için ne olacağını çok kestirememek beni çok zorlamıştı ve korkutucu gelmişti. Ama sonra duruma alışmaktan başka alternatifimin olmadığını gördüm.

- Dönüp baktım, 10 yıla yakın süredir hayatımda kanser vardı. ‘Benim hayatım sadece kanserden ibaret değil’ dedim kendime. Moda tasarımcısıyım; üretiyorum, tasarlıyorum, sosyal yaşamım var, arkadaşlarım var. Kanser Savaşçıları Derneği Yönetim Kurulu’ndayım, orada aktif görevlerim var. Yani hayatımın kanserle sınırlandırılmasını hiç istemedim. Doktoruma, Prof. Dr. Özge Gümüşay’a güveniyorum, tedavi kısmını ona bırakıyorum, ben bu süreci nasıl geçirebilirim, ona bakıyorum.

- Tedavim şu an hâlâ devam ediyor. Daha iyi olacağını düşünüyoruz. İlaç birkaç gün etkiliyor ama sonrasında istediğim gibi yaşıyorum. İnsan hayatını hastalıkla sınırlandırınca bu sefer hastalığın içinde çıkamıyor. En önemlisi, hayat devam ediyor.

 

‘VÜCUDUMA DOKUNMAYI BİLSEYDİM MEMEDEKİ KİTLEYİ DAHA ÖNCE FARK EDERDİM’

Nuray Halime Yaşar (38), ev kadını

- Doğma büyüme Vanlıyım. Hayatı tek memeyle geçen öğretmen bir annenin kızıyım. 2016’da pankreas kanserinden annemi kaybettim. Ardından oğlumun lenfoma tanısı kondu. Yıllarım onun tedavisiyle geçti ve tam bitti derken 1,5 yıl önce üçüncü evre meme kanseri olduğumu öğrendim.

- Sutyenim sıkıyordu, memelerim çok büyümüştü. Şişlik ve ağrım vardı ama ben hep âdet düzensizliğim ve o dönem kullandığım başka ilaçlardan dolayı zannediyordum. O sırada küçük bir sertlik fark ettim. Meğer üçüncü evreymiş. Bu çok büyük bir cehalet. Annemde yıllarca görmeme rağmen nasıl

anlamadığıma inanamıyorum.

 

‘AYIPLARLA YETİŞTİRİLDİK’

- Biz Doğu’daki kadınlar tabularla büyütülüyoruz. Ayıplarla yetiştirildik. Ben de diğerleri gibi vücudunu tanıyan biri değildim. Kendi mememe dokunmayı bilmiyordum. Elle muayene yapıyor olsaydım, çok daha önce o sertliği fark ederdim. Koltuk altıma da tutunmuş, orada bir kitle varmış. Kendime dokunmayı bilmediğim, öğretilmediği için ben onu da fark etmedim. İnsan kendi vücudunu tanırsa farkları da hemen anlar. Biz havluyu üzerimizden çıkarmadan iç çamaşırlarını giyen kadınlarız. Aynada vücudumuza bakmaya utanan, çekinen kadınlarız.

- Birçok kadının eşi erkek doktor muayenesini istemiyor. Ya da kadın kendisi de erkek doktor istemeyebiliyor. Bu ne yazık ki hayatımızın gerçeği. Kadın hasta ama kocası akşam eve gelip “Ev neden temiz değil, neden yemek yok” diyor. Dolayısıyla bu etkinliğin Muş’ta olması ve farkındalığın arttırılması gerçekten çok önemli.

- İki mememi de kansere kurban verdim. Bu benim için çok ağır bir travmaydı. Yerine yapılacak düzgün bir estetik meme operasyonunun maliyetini karşılayacak gücüm de yoktu. Hepsinden önce koruma tedavisi için bir yıl boyunca her ay kullanmam gereken bir kürüm var ancak kullanamıyorum, maliyeti aylık 50 bin lira.

- Tüm bunların psikolojik yanını aşmaya çalışırken kontrollerim esnasında bir de rahim kanseri olduğumu öğrendim. Acil ameliyat olmam gerekiyor, bunun için de İstanbul’a filan gitmem lazım ama tedavi süreci uzun, kalacak yer ve ulaşım masraflı, şimdilik erteliyorum.

 

‘KADINLAR 6 AYDA BİR TARAMALARINI YAPTIRMALI’

Fulya Soybaş (47), gazeteci, Hürriyet yazarı

- Üçüncü evre hormon pozitif meme kanserine yakalanmış genç bir kadın ve gazeteci olarak 3 yıllık sürecimde fark ettiğim en büyük şey şu oldu: Özellikle Türkiye’de kişinin eğitimli ya da eğitimsiz olması fark etmeksizin kanserle alakalı bir farkındalığımız maalesef yok. Herkes kanseri ölüm olarak düşünüyor. Tüm dünyada ve özellikle ülkemizde kanser üzerine çalışan çok kıymetli biliminsanları var. Birçok farklı yöntemle artık kanser eşittir ölüm olmaktan çıkmak üzere, özellikle meme kanseri gibi erken evrede yakalanırsa kurtulma şansı çok yüksek. Buna rağmen hâlâ kanser yanlış anlaşılıyor, tanınmıyor.

- Biz hep erken tanı diyoruz. 30-35 yaşlarında taramalara başlanmalı, kadınlar 6 ayda bir taramalarını yaptırmalı. Maalesef günümüzde sadece genetik değil çevresel faktörler sebebiyle de kanser türlerine yakalanabiliyoruz. En azından evde kendimizi, bedenimizi kontrol etmemiz gerekiyor. Batı’da yaşayan biz kadınlar çok daha şanslıyız, farkındalığı arttırmak adına da bu konferansın Muş’ta gerçekleşmesini önemli buluyorum.

 

‘TEDAVİ SÜRECİNDE BAŞINIZI YASLAYACAK BİR OMUZ ARIYORSUNUZ’

Çiğdem Kara (43), hemşire

- 2012’de oğlumu dünyaya getirdim ve 2014’te emzirme bitince bir hafta sonra meme başında kanlı akıntım başladı. Hemşire olduğum için belirtileri de bildiğimden hemen hastaneye gittim. Tanı almam sürekli kontrollere giderek tam 4 sene sürdü. O zamana kadar hiçbir hücre görülmemişti ama son kontrolümden sonra 4 ay içinde hızlıca ikinci evreye geldi.

- O güne kadar birçok kanser hastası görüp tedavilerine dahil olmuştum. O yüzden çok şaşırmadım, çabuk kabullendim. Tanım üçlü pozitifti. Hem östrojen hem progesteron hormonlarına duyarlı. Hem de her2 denilen bir büyüme hormonu var, ona duyarlı. Bu üç hormondan beslenen tümör gibi düşünülür.

- Önce akıllı ilaç tedavisi aldım ve sonra ameliyat oldum, mastektomiyle mememin içi tamamen boşaltıldı. Bir yıl kadar ‘expander’ denilen, meme şeklini veren bir cihazla devam ettim, sonra estetik operasyon oldum.

- O dönem oğlum ilkokula başlayacaktı. En büyük tedirginliğim onun için oldu. Okuma-yazma öğrenecek, okula adapte olacak, yanında olamazsam diye endişeleniyordum ama oğlum bana çok destek oldu. Hastalık sürecimden, olacaklardan bahsettim ve sonrasının daha güzel olacağını anlattım. Kemoterapi sürecimi yalnız aldım. Oğlum annemlerle kaldı ve 15 günde bir gidip onu gördüm.

- Babasıyla birlikteydik ama ben tanı alırken de yalnızdım, biyopsi yapılırken de yakın arkadaşlarım yanımda oldu. Zaten kopukluklarımız vardı ve ben süreci yalnız geçirdim. Oysa eş, akraba ve arkadaşların desteği gerçekten çok kıymetli. Sonra bir de çok kez aldatıldığımı öğrenince boşanma kararı aldım. Eşinden hiç destek görmemiş biri olarak hasta yakınlarına desteklerinin çok önemli olduğunu hatırlatmak isterim. İnsan başını yaslayacak bir omuz arıyor, istiyor. Ameliyata girerken bir öpülmek istiyor ya da çıktığınızda sizi bekleyen, elinizi tutan birileri olsun istiyorsunuz.

- Kemoterapi sürecimde sosyal medyaya yöneldim. Televizyon programlarına, kongrelere katıldım, konferanslar derken sayfam büyüdü. Sağlık ve spor alanında yapılabileceklere odaklandım. Çok kanser hastasına ulaştım. Anlattıklarımın birilerine fayda ettiğini, hayatlarına dokunduğumu gördüm. Bu bana çok iyi hissettirdi. Bundan sonrasında amacım emekli olup kanserli hastalara fitness antrenörlüğü yapmak.

 

‘MEME KANSERİ OLDUĞUMA KİMSEYİ İNANDIRAMADIM’

Burhan Aslan (44), emekli

- 2009’da bir ramazan gecesi sahura kalktığımda atletimin göğüs kısmında büyük bir kan lekesi fark etmemle başladı serüvenim. Sanki büyük bir kesik varmışçasına kanıyordu. Oysa ne bir kesik ne de bir ağrı vardı. Üstümü temizleyip tekrar yattım ve sabah yine benzer bir görüntüyle karşılaşınca olağandışı bir durum olduğunu anladım ve hastaneye gittim. Erken evre meme kanseri tanısını böylelikle almış oldum. Ameliyat oldum ve hemen ardından işime geri döndüm. O dönem açıkçası kanser ve onun etkileriyle ilgili hiçbir şey hissetmedim.

- 2015’e geldiğimizde sağ memem üzerinde bir ağrıyla uyandım, elle kontrol ettiğimde yeniden bir kitleyle karşılaştım. Kanserim aynı memede nüksetti ve koltukaltı lenf bezlerine de sıçradı. Bir dolu tedavi gördüm ve ameliyat oldum.

- Tedavim boyunca kendime söz verdim; değişecektim, dönüşecektim, gezecektim, kısaca kaliteli yaşamaya çalışacaktım. Bu sözümü de tuttum. Erkek olmam, genç olmam, bekâr olmam sebebiyle birçok yol arkadaşıma göre süreci ve sonrasını kolay atlattım.

- Erkek olmamın dezavantajları da oldu. Prostatım olsa bir erkekten ne olduğunu öğrenir ya da başıma geleni kolaylıkla anlatabilirdim. Türkiye’de gidip de bir kadına “Ya sen meme kanserini nasıl yaşadın? Memende nasıl değişiklikler vardı” diye soramayız. Bununla ilgili çok zorluklar çektim. Meme kanseri olan erkek bir hastaya ne yaptıysam ulaşamadım. Facebook’ta kapalı gruplara yazıyorum “Beni de gruba alın” diye, sapık ya da manyak sanıyorlar. Gruba almıyorlar. İnanmıyorlar benim meme kanseri olduğuma. Kimseye derdimi anlatamıyordum.

- Bir gün Türk Kanser Derneği’ni aradım ve her şeyi anlattım. Derneğe çağırıp her cuma günü psikologla görüşmemi ve orada insanlarla tanışmamı sağladılar. Herkes beni bağrına bastı ve aile gibi olduk. Özetle, kendimi kanserin yarattığı o karanlığa bırakmadım ve içimde aydınlanma yaşadım. Bu aydınlanmayı hâlâ sürdürdüğüm için de çok mutluyum.

- Erkeklerde meme kanseri görülme sıklığı kadınlara oranla oldukça düşük; ancak erkeklerin de vücutlarını iyi tanımalarını, herhangi bir fiziki değişikliği fark ettiklerinde doğrudan, hiç beklemeden hekime başvurmalarını öneririm.

 

2024-09-15T04:02:02Z dg43tfdfdgfd